Özel röportajımız için yanımızda Uluslararası yazar ve aynı zamanda Uluslararası profesyonel rehber olan UYSAD denetim kurulu Başkanı Hüseyin YEKTAŞ hocamız var. Kendisine bazı sorular yönelterek Şanlıurfa'nın ve Türkiye’nin turizm durumunu ve bundan sonraki UNESCO Dünya mirasına giren durumunu konuşacağız.
Hacer Subaşı: Sayın hocam bize kendinizi anlatır mısınız?
Hüseyin Yektaş: Teşekkür ediyorum. Kendimi tanıtmak gerekirse, Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde 1951 yılında doğdum ilk ve ortaöğretimimi Siverek’te yaptıktan sonra Gaziantep erkek öğretmen Okulu’ndan mezun oldum.
10 yıl kadar sınıf öğretmenliği mi Antalya Alanya'da Şırnak'ta ve Şanlıurfa'da daha sonra Diyarbakır Eğitim Fakültesi Fransızca bölümünü bitirerek, Yozgat Çekerek ilçesi, Manisa Soma ilçesinde görev yaptım. Daha sonra Şanlıurfa'da Mehmet Güneş Anadolu Lisesi’nde öğretmenlikler yaptım ve emekliye ayrıldım.
40 yıldan beri Şanlıurfa Turizminin içerisindeyim. 1970'lerde Harran’ın Soğmatar ve Şuayip şehri nin ilk siyah beyaz fotoğraflarını ben çektim. Rahmetli Fikret Otyam’a gönderdim ve ilgili yazıyla birlikte Fikret Otyam Kendi adıyla yayınladı.
Fikret Otyam ile vefatına kadar kendisiyle bir çok çalışmalarımız oldu. Şanlıurfa kültür ve Turizmi ile ilgili birçok araştırmalarım var. Urfa da yaşamaya devam ediyorum ve bu çalışmalarımı sürdürüyorum.
Hacer Subaşı: Sayın hocam şuan da çalışmalarınız ne durumda anlatır mısınız?
Hüseyin Yektaş: GÖBEKLİTEPE nin UNESCO dünya kültürel mirası listesine girmesi ile Urfa da belli bir turizm hareketliliği oldu ve daha da olacaktır. Urfa Turizmi gelebilecek turist yoğunluğunu kaldırabilecek gerekli altyapı çalışmalarını tamamlaması gerekir.
GÖBEKLİTEPE üzerindeki araştırmalarım şu yönde, oradaki elle yapılan çakmak taşı ile ilgili bir tarihi eser ve bulgu üzerinde çalışıyorum.
O eserin neyi anlattığını araştırıyorum, önümüzdeki günlerde bu konu ile ilgili gerekli açıklamaları yapacağım ve buda çok önemli bir açıklama olacaktır. Çünkü GÖBEKLİTEPE’deki her taşın üzerindeki bir çizgide bile bize bir şeyler anlatılmaya çalışılıyor. Onun için bu konuda tüm tarih araştırmacılarının GÖBEKLİTEPE üzerine duyarlı olması lazım. GÖBEKLİTEPE bizim kucağınızda olan dünyanın en kıymetli elmasıdır. Bu elmasın kıymetini bilip bu elmasın değerlerini araştırmamız gerekiyor.
Hacer Subaşı: Sayın hocam basılmış yayınlanmış eserleriniz var mı?
Uluslararası ve ulusal bazda “Deli Fırat” diye bir romanım yayınlandı. Bu bölgede petrol ve yeraltı kaynaklarımız ile ilgili yaşanmış bir olayı anlatıyor.
İkinci bir hikaye kitabım var. Antalya Alanya'da turizmin eksilerini anlatan yaşanmış bir olayı bir aile faciasına dönüşmesini ve aile dramını anlatıyorum.
Son olarak da özellikle GÖBEKLİTEPE yi anlatan dünya çocuklarına, çocuk dili ile GÖBEKLİTEPE nin ne olduğunu bir kitapçık olarak yazdım. 16 sayfalık olup renkli ve resimli olarak Türkiye'de yayınlandı. Ayrıca Fransızca ya çeviriyorum.
İlerde diğer dünya dillerine de çevrilme ihtiyacı doğacaktır. Çünkü dünya çocuklarına GÖBEKLİTEPE nedir? sorusu sorulduğu zaman en azından dünyada ilk defa buğdayın ekildiğini, dünyada ilk defa hangi hayvanların burada evcilleştirildiği konusunda çocuklarda bir algı oluşturacaktır. Bu bakımdan çok önemli bir kitap. Ayrıca biliyorsunuz Urfa biliyorsunuz Urfa bir müzik şehri, uygulamalı Bağlama metodu ile düzenlenmiş bir müzik kitabım da yayınlandı.
Bu kitap aynı zamanda okullarda ders kitabı olabilecek nitelikte ve öğrencilere bağlama çalmasını sıfırdan, notalı ve pratikten öğreten bir kitaptır. Ayrıca kültürel çalışmalarım içerisinde özellikle “Dağ Yatısı” Urfa Yatı ve Konaklama geleneği dediğimiz Urfa’nın geleneksel sosyal yaşam ve kültürünü anlatan bir senaryomda mevcuttur.
Bu senaryoyu yakın zamanda inşallah yerel yönetimlerle beraber sahnelemeyi düşünüyoruz. Burada anlatmak istediğim, “Dağ Yatısı” geleneğini dünyaya tanıtmamız gerekiyor, yani bizim sıra gecesi geleneğimizin dağ versiyonu dediğimiz bir okul konservatuvarı niteliğindeki bir gelenekten söz ediyorum.
Hacer Subaşı: Sayın hocam: Uluslararası bir kişiliğiniz var. Yurtdışı çalışmalarınız ne durumda, bildiğimiz kadarı ile her sene Avrupa'nın 4 ülkesine gidiyorsunuz. İtalya, Fransa, Almanya, İspanya, bunları biraz anlatır mısınız?
Hüseyin Yektaş: Özellikle şunu belirteyim bundan 5 yıl önce bir İtalyan araştırmacı yazarla tanıştım, kendisi Fransa da profesör, Ortadoğu'daki kadın tanrıçaları ve neolitik dönem ile ilgili araştırma yapıyordu.
Benim kendisine rehberlik yapmamı istedi. O zaman ben ona neolitik dönem ile ilgili mutlaka GÖBEKLİTEPE'yi de bu araştırmanın içerisinde koyması gerektiğini söyledim.
Ve günlerce aylarca ben bu hanımefendiye rehberlik yaptım. Daha sonra tanışmamız ileri safhalarında kendisi beni İtalya’ya davet etti, İtalya’yı gezdirdi. Fransa'ya davet etti. Birlikte gezdik GÖBEKLİTEPE ile ilgili sunumlar yaptık. Türkiye'de ayrıca Karadeniz bölgesi iç Anadolu bölgesi hatta Çorum Alacahöyük’e kadar kendisine rehberlik yaptım. Türkiye tarihi ile ilgili kitap yayınlandı. Yayınlanan kitabının içerisinde benim GÖBEKLİTEPE ile ilgili görüşlerim ve ismim var.
Ayrıca Mozaiklerle ilgili Halepli bahçedeki dünyanın en önemli sanat değeri çok yüksek olan Halepli bahçe mozaikleri ile ilgili de bir bölüm koydu oraya böylece kitap yayınlanınca Urfa içinde çok önemli bir eser oldu diye düşünüyorum.
Bunun üzerine benim ayrıca internette Türkçesi’nin yayınlanan arkasından Fransızca ya çevirdiğim GÖBEKLİTEPE ile ilgili bir makalemi Fransa’dan bazı yazarlar ve ilgililer benimle iletişime geçtiler geldiler Urfa'da tanıştık gezdirdim beni ayrıca Fransa'ya davet ettiler Fransa'nın 3 kentinde konferanslarda bulundum Bütün masraflarını karşıladılar ondan sonra tekrar gittiğimde İtalya’nın bazı şehirlerinde yine Luisella Veroli hanımefendi ile birlikte konferanslara katıldık ben Fransızca anlattım o İtalyancaya çevirdi en son gittiğimde Sardunya adası'nda ki Oskiri Arkeoloji Müzesi’nde bir konferansta bulunduk.
Fransa'da İtalya'da Almanya'da ve İspanya'da bu şekilde etkin çalışmalarımız oluyor. Almanya'daki sunumum Türkçe oldu, çünkü Türkler beni davet ettiler. Almanya'dan gelen Türkleri ben gezdirmiştim GAP bölgesinde onlar beni özel olarak davet ettiler gittim onlara da 10 gün boyunca beni evlerine misafir ettiler.
Almanya’da GÖBEKLİTEPE yi defalarca anlattım. Sorulan sorulara cevap verdim. Avrupa’daki dostlarımız çeşitli tarihlerde GAP Bölgesine gelecekler ve görmedikleri bu bölgeyi onlara sevdirip kaynaştıracağız.
Hacer Subaşı: Sayın hocam Türkiye'nin farklı bölgelerinde GÖBEKLİTEPE yi anlatan sunumlarınız oluyor takip ediyoruz bunu anlatır mısınız?
Hüseyin Yektaş: Özellikle Antalya'dan beni davet ettiler Konyaaltı’nda Bir salonda 150 kişiye yakın bir topluluğa GÖBEKLİTEPE'yi sunumları resimleri ile birlikte anlattım.
1 saate yakın bir zaman içerisinde ve onların sorularını yanıtladım arkasından İzmir'de de rehberler odası ile ilişki kurduk orada kısa bir tanıtım çalışmalarımız oldu. İstanbul'da ve Bursa'da yine bu şekilde bazı topluluklara kısa çalışmalarımız için duyurular yaptılar insanlar geldiler ve sorularını yanıtladım.
İnsanlar can atıyor Urfa'ya gelmek için GÖBEKLİTEPE yi görmek için. Özellikle Fransa'da İtalya’da İspanya’da da bir slogan geliştirdim “Ölmeden Görmeniz Gereken En Önemli Yer GÖBEKLİTEPE dir” bu sloganı benimsediler. Bu insanlar bir an önce akın akın önümüzdeki günlerde GÖBEKLİTEPE yi, Urfa’yı ve GAP Bölgesi’ni, Türkiye'yi tanımaya gelecekler.
Hacer Subaşı: Sayın hocam sizin farklı bir renkli kişiliğiniz var Türkiye'yi farklı yerlerde yabancı ülkelerde ecnebi diyarlarda tanıtıyorsunuz sizi tebrik ediyoruz GÖBEKLİTEPE ye emeğiniz var sizi tebrik ediyoruz. Peki, GÖBEKLİTEPE ve sizin şahsi projeleriniz başka neler var bunu da bize anlatır mısınız?
Hüseyin Yektaş: Şimdi proje deyince tabii birçok projem var ama özellikle en çok önemsediğim projelerden birisi “Dağ Yatısı” dediğimiz bizim yatı geleneği ile ilgili. Bu olayın sahnelenip bir belgesel halinde dünyaya tanıtılması.
2. proje tek tek dağları Milli Parkı’nda yürüyüş pistleri tespit etmek ve orayı turizme kazandırmak için aynı Kapadokya gibi orada balonlarında uçabileceği, at yarışlarının yapıldığı at binme alanlarının olduğu yerlerin yapılabileceği Turizmle ilgili aktivitelerin yapılabileceği bir alan haline gelmesi için onunla ilgili bir projem var bir Fransız şirket benimle ilişki kurdu bundan 10 yıl önce tek tek dağlarında Soğmatar da Şuayip şehrinde oralarda biz yürüyüş pistleri, 2 günlük 3 günlük yürüyüşler tespit ettik. oralarda konaklama yapılacak köy sofrasında yemek yenecek bu şekilde bir projemiz vardı fakat bu Suriye savaşı ile ilgili bazı aksaklıklar oldu ama uzun vadede bu tek tek dağlarında düşündüğüm projeyi gerçekleştirebiliriz.
Özellikle Şanlıurfa Tarih ve Turizm Master Planı’nın bir an önce yapılmasını da istiyorum. Yetkililerinden Master planı yapıldıktan sonra burada aynı Kapadokya gibi balonlarda uçurabiliriz insanlar yürüyüş pistlerinde yürüyebilir kamp yerleri yapılabilir bu şekilde devletin buraya el atmasını istiyorum.
Hacer Subaşı: Sayın hocam Son olarak söylemek istedikleriniz var mı?
Hüseyin Yektaş: Özellikle Uluslararası Yazarlar Sanatçılar Araştırmacı Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Sıtkı Aloğlu’na çok teşekkür ederim. Bende bu camianın üyesiyim ve Denetim Kurulu Başkanlığına getirildim aralarında olmaktan gurur duyuyoruz Bu derneğin kurulmasından sonra Urfa'da birçok konularda birçok problemler ile ilgili çözümler, çözüm önerileri bu dernek sayesinde çözülmeye başladı. Ve bu aydınları ve sanatçıları, yazarları bir araya toplayan Sıtkı Aloğlu’na ve yönetiminede tekrar teşekkür ediyorum.
Hacer Subaşı: Bizde size çok teşekkür ediyoruz başarılar diliyoruz
Fransa daki konferans sonrası toplu fotoğraf.Yazar Luisella Verili,Bluette Dior.Organizasyon yetkilileri.Sınemacılar.Basın mensupları.
Alman Prof.Klaus Şimid,Ülkesel Profesyonel Turist rehberi Hüseyin Yektaş. Fransız Grup lideri Philipe.
Hacer Subaşı [email protected]